27 Haziran 2008 Cuma

sabahın içinden eyübe doğru

uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapıp sabah erkenden dışarı çıktım. rüzgara karşı bedenimi bıraktım. sabah rüzgarı insanın ruhunu temizliyor tertemiz bir su gibi. bu temizliğe yüzümü dönmek sabah sabah öyle iyi geldi ki.
bir termos çay ve bir çay bardağını çantama atıp eyüpe gittim. simit zeytin ve peynir alıp mezarlığın içinden kıvrılan yolu takip ederek o küçük caminin bahçesine çıktık.. ağaçlar arasında bir masa başında toplanıp kahvaltı yaptık. istanbul'u ne çok özlemişim.
ne çok ne çok ne çok.....
istanbul'un içinde istanbul'u özlemek daha büyük bir özlem gibi geliyor.

3 yorum:

gazoz kapağı dedi ki...

orayı biliyorum. ruhumda sigara söndürdünüz. nasıl kıskandım, bilsen nasıl nasıl. valla ne iyi olmuş. ne iyi yapmışsınız. ya ayşe, ben gelirsem birlikte gidelim mi oraya. bir türlü gelemiyrum gerçi. bu aralar kötüyüm. o kadar çok uyuyorum ki. belki daha az uyusam gelmek için vaktim kalır. seni özledim

canguzel dedi ki...

seninle birlikte uzun uzun uykulara dalan uyanmak istemeyen bir ayşe daha var! bu sabah oraya gittiğimde bu saatte dışarda olmanın şaşkınlığını uzun süre üzerimden atamadım.
ben böyle değildim ayşe.
ama artık böyleyim
başını hatırlamayacak kadar uzun bir zamandır böyleyim..
seni anlayacak kadar uykuların içindeyim.
uyanamıyorum bir türlü.
ne yapsak?

gazoz kapağı dedi ki...

işin pis tarafı da bu galiba. uyku çift yönlü çöküyor. hem gerçekten uyuyorum, hem de hayatım uykulu bir düzende geçiyor. halbuki ben de böyle değildim. ama artık böyleyim. bir de lisedeyken, yani sen lisedeyken sabahları erken kalkıp sadece kendine ayırdığın o vakitleri bir yerlerden bulsak keşke. hani sadece radyo dinleyip bir şeyler yaptığın.